GÖZKUŞAĞI
17 Nisan 2024 Çarşamba
16 Mayıs 2019 Perşembe
GÖZKUŞAĞI HAKKINDA YAZILANLAR-2
Yusuf Bal / Gözkuşağı/ Şiirvakti Y., 2013
Bir
deneysel tezgâh da Orta Anadolu'dan. Bozkırın çam'a kavuştuğu yüksek köylerden,
arındırılmış, damıtılmış bir kısa açılımlı, duru deney örneği daha Yusuf
Bal'dan. İkinci kitabı Gözkuşağı'na görsellik de katılmış. 'İçliyim bugün1
diyor farklı biçimde. İnsanı camide değil meyhanede dua etmeye davet ederken,
kişi yüreğine de farklı duygularla düzeltme çağrısı yaratıyor yeryüzü
belleğinde, 'renkli giysileriyle gelsin hayat' derken de çocuksu ürperişlerden,
arındırılmış fırçasıyla yarattığı görüntülerden çıkıyor yola. Ortadoğu'dan,
kimyasal atıklardan yarattığı evrensel bakışı da işin içine katıyor, 'sen
vurulmuştun yitik bir aynada kendine' dediği yer, uygarlığın onu iten gölgesi
mi acaba? Düşündürücü bir çalışma Bal'ınki. Hem özüyle, hem araştıran
sözlüğüyle.
Kaynak: Eliz
Edebiyat Sayı 60, Aralık 2013
_________________________________________________________
2013'ün 13 Kitabı
Hüseyin Alemdar
Ah! Şairler en güzel ölüm
şiirlerini gençken, yaşama sıkı sıkıya bağlı oldukları yaşlarda yazarlar. Böyle
deyince de kendim dahil tüm şairlerin biraz Cahit Sıtkı soyundan geldiklerine
inanırım. Somut ve deneysel şiirin yaşı da o yaşlardır; ancak istisna kaideyi
bozar misali İlhan Berk’in her yaşta modem ve postmodern şiirin
en güzel örneklerini verdiğini hatırlayalım ve şiirin yaşı olabilir de ürettiği
sürece şairin yaşı yoktur deyip kendimize gelelim. İlk kitabı Ücraişlem’le
hem geleneğe yaslanma hem de şiirin tüm olanaklarından yararlanma anlamında
bende kendine özel bir oda oluşturan Yusuf Bal’ın Gözkuşağı’nın (Şiir
Vakti Yayınları, Nisan 2013) etkisi değil bir yıl, birkaç yıl daha süreceğe
benzer. Kitapta yer alan Beyaz Atlı Güvercin’le Başkalarının Düşüncesi
adlı iki şiiri aynı kitapta düşünmek, farklı seslerdeki iki şiirde günümüz Türk
şiirinin ayak ve ses tartımlaarını yakalayabilmek bir kitabı özetler kanımca:
Alçak gönüllülükle “ayaklarım yere basmıyor ama kuma güzel gömülüyor/tenime
saplanıyor kirpikten silahların” diyebilen Yusuf Bal, sessiz ve derinden
giderken ayaklarını da yere sağlam basıyor.
Kaynak: KUŞAK EDEBİYAT SAYI 3/ (Ocak-Şubat Mart Hüseyin Alemdar, 2013'ün 13 Kitabı, Sayfa 21
_____________________________________________________________
"Somut şiirin (concretepoem) demiri eksik" demiş Sivas'ta yaşayan ODTÜ'lü deneysel şiirin hâlâ keşfedilemeyen dehâsı Yusuf Bal; sadece somut şiirin değil ani çıkışlara rağmen günümüz şiirinin demiri biraz eksik evet, inşa anlamında betonu da iyi sıkıştırılmamış. Sahi, "concrete" sözcüğünün Türkçe anlamlarından biri de "beton"dur. 2015'in 15 Şiir Kitabı'nı yine de yazmalıyım, hemen!
Hüseyin Alemdar
Kaynak: Hüseyin Alemdar'ın Facebook Sayfası, 7 Aralık 2015
13 Mayıs 2019 Pazartesi
Yusuf Bal’ın “Gözkuşağı” Şiir Kitabında; Kübik, Geometrik Ve Satranç Taşlarıyla Acıya, Zulme Şiirsel Başkaldırı - İlkay COŞKUN- Nisan 2013
Görsel ve deneysel şiirlerle
okuyucunun karşısına çıkmak cesaret ister. Şair, klasik şiirlerin çokça yer aldığı bir
ortamda, yenilik adına şiiri farklı
sunumlarla ortaya çıkararak, satırlara dizilen imgeleri şekle büründürüp şiirden
taviz vermeksizin duyguları mısralara dökmekle özgünlüğünü ortaya koymuş.
“Gözkuşağı” işte böyle bir eser. Şairin, kübik, geometrik ve satranç taşlarıyla
acıya, zulme şiirsel başkaldırısıdır. Kitabı eline ilk defa alanları
önce görsel imge ile vuran, sonrasında
kuşakları çözülmüş gözleri doyuran bir eser.
“Gözkuşağı” şair Yusuf Bal’ın üçüncü
şiir kitabı. Şiir Vakti yayınlarından çıkan eser 96 sayfa olup görsel ve
deneysel şiir ağırlığı ile dikkat çekmekte. Kitapta Yusuf Bal’ın dergilerde
yayınladığı şiirlerin yanı sıra, hiçbir dergide yer almamış yakın tarihli
şiirleri de var. Daha önce Ötüken Neşriyat tarafından yayınlanan diğer kitabı
“Ücra İşlem” gibi, şairin her sayfada farklı temaları şekle büründürdüğü şiirleri
imgelerle ördüğü, bunun yanı sıra konu bütünlüğünü de sağladığı farklı bir kitap.
“Göz” aydınlık demek, kapı demek,
ışık demek. Bir kitabın kapağını açtıkça aralanıyor göz kapaklarımız. Tesadüf
müdür bilinmez ama Göz, kuş ve örümcek (ve zeminde ağ!) şeklindeki şiirlere
kitabın ön sayfalarında yer verilmesi anlamlı olmuş.
Sayfa 25 de yer alan “Demir At” şiiri
okuyuculara farklı çağrışımlar yapan bir şiir. “demirciler dövsün yüzünü, sen onlara ateşten gözlerinle bak/
çıkarsınlar seni, fırınlardan sıcak sıcak/ tut ellerimden hadi gidelim/ ötelere
on iki olmadan saat” dizeleri ile başlayan ve “sen paletlerini al, ben
ayakkabılarımı; gidelim/ demirciler dövsün yüzünü, sen onlara ateşten
gözlerinle bak” 1
Yusuf
Bal’ın sayfa 40 da yer alan şiiri “Beni bulduğunda” iki sütundan ve iki
başlıktan oluşan deneysel bir şiir. Bu şiir hem tek şiir şeklinde okunabileceği
gibi ayrı ayrı da okunabilmektedir. Bu tarzı, şairin bir çok şiirinde
rastlamaktayız.
“Tenimden
geçiyordu ölüm/ kilitli kapıların arkasında tutsak sahile” 2 çizdiği portrede acıyı yüreğinde, kendini ölümlerin meydanında
görüp öyle hissediyor savaşları.
“Kerbela” şiiri tarihte
Hz. Hüseyin ve taraftarlarının Yezid’in komutasındaki güçler tarafından
kuşatılmaları, günlerce susuz bırakıldıktan sonra şehit edilmelerini anlatıyor.
“Susuz kalmış bir çocuğun diliyle konuşur
ölüm” 3 mısrası ile şair henüz
bebekken babasının kucağında okla vurularak şehit edilen Hz.Hüseyin’in oğluna
gönderme yapılıyor.
Siyah At şiirinde “tanrım/ isyan et diyorsun/ yudumlayıp baruttan
kaseyi/ kan çıkar yer yüzünde, habil kabil karışsın/ isyan et diyorsun
kutsal kitapta/ kötü olan her şeye” ve “biliyorum
yine, senin iznin olmadan ateşle abdest aldık, namazı erken kıldık” 4 dizeleriyle acının geldiği yönü, acının kaynaklarını şiirinde şifreleyerek
vermiş okuyucuya.
Yine Siyah At şiirinde “ama biz hiroşima’ya bomba atan değiliz/ iki şehirde şeytanı
ateşten yaratan şeytan/ sonra ırak’ta milyon insanı öldüren katil abd/ değiliz,
şeytanın imana geldiği, yerde değiliz”
diyen şair Piyon, Fil, Vezir, Şah şiirlerinde benzer temaları işlemiş, oynanan,
oynanmak istenen oyunları ve acıları göz önüne sermiş, yaşanan curcunalardan
dolayı “Cadı Kazanı” şiiriyle de dünyayı cadı kazanına benzetmiştir.
“İkiz
Kale” şiirinde, sanki “ İkiz Kule” der gibidir. “Âdem’e isimler öğretilmişti yaratılınca/ silah isimlerini sonradan öğrendik”5 diyerek din, millet ayırımı yapmaksızın suçu bütün insanlıkta aramaktadır.
“Çok Sesli Koro” şiirinde, “Nereye
gider insanın gökyüzüne fırlattığı mızrak / … kesiyorum, beni besleyen
damarlarını dünya” 6 derken şikâyetçidir
kötülerden.
“Bu
yüzden sokaklar Gazze / neden ülkeler kan / neden Arakan ölüm / dinginlik ve
sakinlikten bahsedilen din felsefesinde/ kapitalist rejim / caddeler Pazar,
sokaklar ölü / 7 Bütün savaşlara isyanını gösteren diğer dizeleri.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen umudunu
tamamen kaybetmemiştir şair. Kimi şiirlerinde atın şahlanışı misali silkinmeyi,
dirilmeyi, mazlumun güç kazanmasını imgeler satırlarında. “İlkbahar oluyor kışlar/ çiçekler açıyor doyumsuzca bahara/ diniyor
sanki acılar en derin kuyularda” dizeleri “Meçhule Dönüş” şiirinden.
"keşke rayları s şeklinde yapsalar/ trenler sekerek gitse"
dizeleri, s sesi ile örülmüş bir sevgi
şiiri olan S Treni şiirinden. “Yine Yazıldı Adın” başlıklı şiirinde sevgi, ümit
ve kararlığını mitolojik karakter Atalante'nin
ismi ile imliyor. "Ateşi Gül Yapalım, Zehiri Bade" yine şairin
sevgisini, "Kayıp Şehrin Arkasından" özlemini, "Dünya"
hüznünü, Vakit şiiri ise hem görsel olarak hem de içerik olarak kainatın
yaratılışını işleyen bir şiir. “Vakit” görsel olarak bir girdabın yada galaksinin
üsten görünüşünü imliyor.
Görselliği ve deneyselliği Gözkuşağı’na taşıyan şair,
tarzıyla ilklere imza atmaktadır.
Şiirlerinde
acının resimlerini, imgelerle nakış nakış işlemiştir. Şair, satranç taşları
görselliğinde imlemiş savaşı ve zulmü. Kafatasını, “Sus Tası” yapmış.
Susulduğunu, seyirci kalındığını çizmiş en korkunç haliyle dimağlara.
Sosyal
konulardaki duyarlılığıyla örülü bir şiir kitabı “Gözkuşağı”. Belki de gözlerimizdeki
kuşakları çözüp zulme dur dememizi ve göğün kuşağında birbirimizin farkına
varmamızı bekliyordur şair, ne dersiniz?
1 Demir At: Bal,
Yusuf, Gözkuşağı, Şiir Vakti Yayınları, Kayseri, 2013, s.25
2 Beni Bulduğunda, s.40, a.g.e.
3 Kerbela At, s.74, a.g.e.
4 Siyah At, s.78, a.g.e.
5 İkiz Kale, s.79, a.g.e.
6 Çok Sesli Koro, s.81, a.g.e.
7 Sus Tası, s.89, a.g.e
Kaynak:
http://www.edebiyathaberleri.com/haber/59/yusuf-bal-gozkusagi.html
Erişim Tarihi: 04.04.2014
Erişim Tarihi: 04.04.2014
29 Nisan 2019 Pazartesi
Gazetelerde GÖZKUŞAĞI
SİVAS POSTASI-MANŞET HABER, 29 Haziran 2013
GÖZKUSAĞI OKURLARIYLA BULUŞTU
Poyraz Edebiyat ve dergilerde yayınlanan deneysel- görsel şiirleri ile tanıdığımız Yusuf Bal'ın “GözkuşağI” isimli şiir kitabı şiir vakti Yayınları tarafından şiirimize kazandırıldı. Eser Gözkuşağı, Düşzar, Cadı Kazanı, Siyah At ve Sustası adlı beş bölümden oluşuyor.
Görsel ve deneysel şiirin ustası Yusuf Bal'ın son kitabı kendine özgü şair duyarlılığı içeriyor. Bu kitapta şair kimi şiirleriyle okuyucuya yeni buluşlar sunarak, şiirin hiçbir kalıba hapsedilemeyeceğini gösteriyor.
Daha önce Ötüken Neşriyat tarafından yayınlanan Ücra İşlem" isimli eseri ile yeni bir çığır açan şair kendine özgü şiir tarzını Gözkuşağı isimli eserinde daha da ileriye taşımış görünüyor. Yusuf Bal bu eserinde sadece biçim olarak değil, içerik olarak da güçlü şiirler ortaya koyarak okurların şiir zevkine hitap ediyor.
Çeşitli edebiyat dergilerinde ismine sıkça rast geldiğimiz Yusuf Bal, 2013 yılının ilk çeyreğinde, ikinci şiir kitabı ‘Gözkuşağı’nı yayımladı.
Şairi bol bir memlekette, şiirde çıtayı yükseltmeyi hedef edinerek dize oluşturmak en gerekli eylemlerden birisi olsa gerek. ‘Gözkuşağı’ içerik ve söylem olarak böylesi dizelerden oluşan bir kitap.
28 Nisan 2019 Pazar
Yusuf Bal'ın GÖZKUŞAĞI Kitabı Hakkında- İbrahim ÇELEBİ
Görsellik bakımından tablo altı şiirler Modern dönemle başlayarak gittikçe yaygınlaşmış yukarıdaki bölümlerde zikredilen sosyal ve siyasi gelişmelerle beraber değişik formatlarda ve artan bir ilgiyle günümüze kadar gelmiştir. Mevcut çağda gerçeğin sanal ortamda yeniden kurgulanmasıyla şiir de bundan nasibini almıştır. Sadece yazıların yani harf, kelime ve mısraların yer almadığı bunların yanında yazıya değişik şekiller verdirilerek görüntü, efekt ve akışkanlık gibi özelliklerin de kazandırıldığı şiir örnekleri görülmektedir. Geleneksel medyanın yanı sıra sosyal medyada da yer alan bu şiirlerden bazılarında dilin çizgiselliği, yerini görüntüye bırakmıştır.
Şekil 29: Yusuf Bal’ın Görsel Şiir örneği I (Göz Kuşağı) (www.edebiyatdefteri.com).
Yukarıdaki örnekte harf, hece, kelime ve dizelerle bir göz çizilmiştir. Burada görselliğe önem verildiği için, içerik ikinci planda kalmıştır. Çizgisel bir söz diziminin ağır bastığı şiirde yer yer çizgisellikten uzak harf, hece ve kelimeler yer almaktadır. Şiirde en çok tekrar edilen “a” sesleriyle müzikalite sağlanılmaya çalışılmıştır. “a” sesi Arapçada göz anlamına gelen “عين:ayn” kelimesinin ilk harfidir. “elif, lam, ra, ağla” dizeleri harflerin, hecelerin dikkatle seçildiğine, üzerinde titizlikle durulduğuna işaret etmektedir. Şekilsel olarak “a” sesi gözü andırmaktadır. “a” sesinin birden fazla yan yana kullanılması aynı zamanda hayret ünlemini çağrıştırmaktadır. Şiirde harf kelime ya da dizelerin yerleri görüntüye göre belirlenmiştir. Şiirin başlarında “kaldır örtüleri” denilerek göz açılmış ve gözün içindeki dünyaya girilmiştir. “ama sadece düşlerinde göz bebeğimi arıyorum” dizesi gözbebeğinin tam ortasına yerleştirilmiştir. “a” sesinin gözün altında dikey olarak sıralanması ağlamayı çağrıştırmaktadır. Çünkü “ağlamak” kelimesi “a” sesiyle başlar ve “a” aynı zamanda damlayı andırır. Kısacası harf, hece, kelime ve dizelerin yerlerinde gözün kısımlarına uygun yerleştirmeler yapılmıştır. “Leyla”, kelimesi, “dağlara yaslanmak” ve “ ben ben değilim” dizeleri, gelenekten izler taşımaktadırlar. Leyle ile Mecnun, Ferhat ile Şirin hikâyelerini anımsatan kelimeler, gözün aşkın en önemli belirleyeni olduğunu ifade etmesi bakımından seçilmiştir. Yunus Emre’nin “Beni bende demen bende değülem/ Bir ben vardur bende benden içerü” (Banarlı, 1987, 333) dizesine göndermede bulunularak varlık sorunsalı göz etrafında şekillendirilmiştir. Şiirde bahsedilen göndermelerin yanında çizgisel olmayan birçok kısımlar da bulunmaktadır. Parçalı bir iç dünya, gözle görselleştirilmiştir. Şiire bir bütün olarak bakıldığında yazının yani aracın özün önüne geçtiği söylenebilir. Görsel kusursuzluk adına şiir parçalı bir yapıya dönüştürülmüştür. Yatay, dikey, okumalarla klasik söz dizimsel şiirin dışına çıkılmıştır.
Şekil 30: Yusuf Bal’ın Görsel Şiir Örneği II. (Vakit) (www.edebiyatdefteri.com).
Yukarıdaki şiirde dilin söz dizimsel mantığını zorlayan kısımlar “Göz Kuşağı” şiirine göre daha azdır. Bir vazo şeklinde tasarlanan şiirde dize tekrarları sıkça yapılmıştır. Şiire “Vakit” başlığı verilmiş ve zaman, ontolojik bakımdan metafizik bir düzlemde konu edinilmiştir. Şiirde ömrün tekdüzeliği dize tekrarlarıyla somutlaştırılmıştır. Sözü edilen klişe durumdan çıkmak için şiirin sonunda bir adres gösterilmiştir. Bu adres “oku” emriyle başlayan Kuran’ın ilk ayetidir: “Yaratan Rabbinin ismiyle oku!” (Kuran, 2002, 599). Şairin “oku, yaratanın rabbinin adıyla” şeklinde yer verdiği ayetle zaman, manevi bir arayış ve varoluşsal bir anlamlandırmaya vardırılmıştır. Şiir, görsel kaygılardan dolayı nesre daha yakındır. Denilebilir ki şiirde varlık sorunsalı, düzyazının kumaşıyla örülmüş bir biçimde işlenmiştir.
Şekil 31: Yusuf Bal’ın Görsel Şiir Örneği III. (Karınca T) (http://ilkaycoskun.blogspot.com.tr).
Yukarıdaki şiiri oluşturan temel iki kavram “karınca ve ayna” kavramlarıdır. Ayna metaforu ile tasavvufi anlamda “benlik algısı” kastedilmektedir. Çünkü “karınca aynada kendine bakıyordu, kimse yoktu” dizelerinde insanın varlığını kibirden arındırması akla gelmektedir. “iki nar arasında” dizesi ile Hz. İbrahim’in ateşe atılma olayında karıncanın su taşıma hikayesine göndermede bulunulmuştur.
İbrahim Çelebi
1 Nisan 2019 Pazartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)