28 Nisan 2019 Pazar

Yusuf Bal'ın GÖZKUŞAĞI Kitabı Hakkında- İbrahim ÇELEBİ



Görsellik bakımından tablo altı şiirler Modern dönemle başlayarak gittikçe yaygınlaşmış yukarıdaki bölümlerde zikredilen sosyal ve siyasi gelişmelerle beraber değişik formatlarda ve artan bir ilgiyle günümüze kadar gelmiştir. Mevcut çağda gerçeğin sanal ortamda yeniden kurgulanmasıyla şiir de bundan nasibini almıştır. Sadece yazıların yani harf, kelime ve mısraların yer almadığı bunların yanında yazıya değişik şekiller verdirilerek görüntü, efekt ve akışkanlık gibi özelliklerin de kazandırıldığı şiir örnekleri görülmektedir. Geleneksel medyanın yanı sıra sosyal medyada da yer alan bu şiirlerden bazılarında dilin çizgiselliği, yerini görüntüye bırakmıştır.





Şekil 29: Yusuf Bal’ın Görsel Şiir örneği I (Göz Kuşağı) (www.edebiyatdefteri.com).


Yukarıdaki örnekte harf, hece, kelime ve dizelerle bir göz çizilmiştir. Burada görselliğe önem verildiği için, içerik ikinci planda kalmıştır. Çizgisel bir söz diziminin ağır bastığı şiirde yer yer çizgisellikten uzak harf, hece ve kelimeler yer almaktadır. Şiirde en çok tekrar edilen “a” sesleriyle müzikalite sağlanılmaya çalışılmıştır. “a” sesi Arapçada göz anlamına gelen “عين:ayn” kelimesinin ilk harfidir. “elif, lam, ra, ağla” dizeleri harflerin, hecelerin dikkatle seçildiğine, üzerinde titizlikle durulduğuna işaret etmektedir. Şekilsel olarak “a” sesi gözü andırmaktadır. “a” sesinin birden fazla yan yana kullanılması aynı zamanda hayret ünlemini çağrıştırmaktadır. Şiirde harf kelime ya da dizelerin yerleri görüntüye göre belirlenmiştir. Şiirin başlarında “kaldır örtüleri” denilerek göz açılmış ve gözün içindeki dünyaya girilmiştir. “ama sadece düşlerinde göz bebeğimi arıyorum” dizesi gözbebeğinin tam ortasına yerleştirilmiştir. “a” sesinin gözün altında dikey olarak sıralanması ağlamayı çağrıştırmaktadır. Çünkü “ağlamak” kelimesi “a” sesiyle başlar ve “a” aynı zamanda damlayı andırır. Kısacası harf, hece, kelime ve dizelerin yerlerinde gözün kısımlarına uygun yerleştirmeler yapılmıştır. “Leyla”, kelimesi, “dağlara yaslanmak” ve “ ben ben değilim” dizeleri, gelenekten izler taşımaktadırlar. Leyle ile Mecnun, Ferhat ile Şirin hikâyelerini anımsatan kelimeler, gözün aşkın en önemli belirleyeni olduğunu ifade etmesi bakımından seçilmiştir. Yunus Emre’nin “Beni bende demen bende değülem/ Bir ben vardur bende benden içerü” (Banarlı, 1987, 333) dizesine göndermede bulunularak varlık sorunsalı göz etrafında şekillendirilmiştir. Şiirde bahsedilen göndermelerin yanında çizgisel olmayan birçok kısımlar da bulunmaktadır. Parçalı bir iç dünya, gözle görselleştirilmiştir. Şiire bir bütün olarak bakıldığında yazının yani aracın özün önüne geçtiği söylenebilir. Görsel kusursuzluk adına şiir parçalı bir yapıya dönüştürülmüştür. Yatay, dikey, okumalarla klasik söz dizimsel şiirin dışına çıkılmıştır.


Şekil 30: Yusuf Bal’ın Görsel Şiir Örneği II. (Vakit) (www.edebiyatdefteri.com).


Yukarıdaki şiirde dilin söz dizimsel mantığını zorlayan kısımlar “Göz Kuşağı” şiirine göre daha azdır. Bir vazo şeklinde tasarlanan şiirde dize tekrarları sıkça yapılmıştır. Şiire “Vakit” başlığı verilmiş ve zaman, ontolojik bakımdan metafizik bir düzlemde konu edinilmiştir. Şiirde ömrün tekdüzeliği dize tekrarlarıyla somutlaştırılmıştır. Sözü edilen klişe durumdan çıkmak için şiirin sonunda bir adres gösterilmiştir. Bu adres “oku” emriyle başlayan Kuran’ın ilk ayetidir: “Yaratan Rabbinin ismiyle oku!” (Kuran, 2002, 599). Şairin “oku, yaratanın rabbinin adıyla” şeklinde yer verdiği ayetle zaman, manevi bir arayış ve varoluşsal bir anlamlandırmaya vardırılmıştır. Şiir, görsel kaygılardan dolayı nesre daha yakındır. Denilebilir ki şiirde varlık sorunsalı, düzyazının kumaşıyla örülmüş bir biçimde işlenmiştir.








Şekil 31: Yusuf Bal’ın Görsel Şiir Örneği III. (Karınca T) (http://ilkaycoskun.blogspot.com.tr).








Yukarıdaki şiiri oluşturan temel iki kavram “karınca ve ayna” kavramlarıdır. Ayna metaforu ile tasavvufi anlamda “benlik algısı” kastedilmektedir. Çünkü “karınca aynada kendine bakıyordu, kimse yoktu” dizelerinde insanın varlığını kibirden arındırması akla gelmektedir. “iki nar arasında” dizesi ile Hz. İbrahim’in ateşe atılma olayında karıncanın su taşıma hikayesine göndermede bulunulmuştur.


İbrahim Çelebi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder